Avuçlarımdaydı kalbinin anahtarı, bir adımla her şey bambaşka olabilirdi. İçimden bir ses; kalbin başkasına ait dedi, tanımaktan ne çıkar ki diyerek kovdum onu. Ukala, iddialı, çekici, sportif kombinasyonu ilginç gelmişti ki, onu tanımaya karar verdim.
Rengi kırmızıydı. Bu renk sadece ona, bu kadar yakışabilirdi diye düşündüm. Sahi kırmızı neyin rengiydi.. Aşk rengiydi kırmızı, demiştim çok iddialı diye. İçi de dışı gibi aşk rengiydi. Bir renk, insanı bu kadar kendinden alabilir miydi ? Peki kalbimdeki aşkın yerini alabilir miydi ?
Günümüze kadar 21.5 milyondan fazla insanın aşkla sahip olduğu bir ruh o. Her ne kadar başkasına aşık olsam da, o ilk nesliyle geçtiği anda kalbimdeki ritmi değiştirmiyor değil. Adolf Hitler’in 1930’larda Porsche’nin yaratıcısı Ferdinand Porsche’den halkın kullanabileceği, çocuklu ailelere uygun, ucuz ve sağlam bir otomobil istemesiyle bir efsane, bir ikon doğdu. 1938 yılından 2003 yılına kadar üretilen ilk nesli, halk dilinde “Kaplumbağa” ya da “Vosvos” olarak bilinir.
21. Yüzyıl’da daha kaslı, daha sportif, daha gösterişli geri dönen Beetle’ın elimdeydi kalbinin anahtarı. Gerçekten bir efsaneyle göz gözeydim, beni büyüleyen Tornado Kırmızısı kalbimin ritmini değiştiriyordu. Daha fazla karşı duramadım ve kalbinin anahtarını yerleştirdim yerine. 7 ileri otomatik DSG şanzımanla kombine edilmiş 1.4 litre, 250 NM tork üreten, 160 beygirlik benzinli motoru, duruşunda ne varsa kanıtlar gibiydi ama sesi yetmezdi bütünleşmem gerekirdi. Bu otomobil hemen çocukluğumu hatırlattı bana. Üsküdar’ın en nezih semtlerinden biri olan Çiçekçi’de geçti çocukluğum. Yan apartmanımızda oturan bir ailenin sarı vosvosu vardı. O ailenin tatile çıkmasını dört gözle beklerdim. Otomobilin kaputunun altındaki bagajına yerleştirilen bavullar çok değişik gelirdi bana. (O ailenin bir ferdi eğer bu yazıyı okuyorsa selam olsun onlara 🙂 ) Tabi ki yeni Beetle önden çeker bir otomobil, bagaj klasik yerinde motoru da kaputun hemen altında. 🙂
Artık daha geniş bir gövdeye sahip olan Beetle’ın iri gözlerine ledler eklenince daha güzel bakar olmuş. Kasları biraz daha şişirilmiş, tasarımındaki şirin ifade hiç bozulmamış ama biraz daha yetişkin bir hal almış Beetle. Bence kadın erkek ayırmaksızın herkese hitap eden biri kendisi.
Koltuk ayarımı kolayca yaptım, elektrikli dikiz aynalarımı ve iç dikiz aynamı ayarladım, emniyet kemerimi de taktım ve düştüm yollara. İçeride beni gövde rengiyle bütün, ferah bir iç mekan karşıladı, hemencecik gözüme çarpan retro torpido gözü yüzümde kocaman bir gülümseme yarattı. Genellikle otomobile uyum sağlamak benim işim olur ama bu kez Beetle bunu kendisi yarattı. Kendisi gibi küçük direksiyonun tüm kontrolün bende olduğu hissiyatını yaratması birkaç saniye aldı sadece. Direksiyonundaki hissiyatı gerçekten çok beğendim beni otomobille bütünleştirdi adeta.
Önümdeki 3lü kadran ve yol bilgisayarı sade ve anlaşılır. İç mekandaki krom detaylar ve orta konsolun hemen üzerinde duran ilave 3lü yağ sıcaklığı, kronometre ve turbo basıncı göstergeleri çok şık ve otomobile içeride de sportif bir hava katıyor.
Orta konsola yerleştirilmiş 5” lik dokunmatik ekrana ulaşım gayet rahat ama bunu bir de direksiyon üzerinden kontrol etmek yolculuk sırasında dikkatinizin dağılmamasını sağlıyor. Türkçe destekli yol bilgisayarını da yine direksiyon üzerindeki tuşlardan kontrol edebiliyorsunuz. Dokunmatik ekranın hemen altında bulunan çift bölgeli klima sayesinde sürücü ve ön koltuktaki yolcu farklı sıcaklık ortamları yaratabiliyor. Otomobili kullanırken klimaya uzanmak da gayet rahat.
Küçük eşyalarınız ve içecekleriniz için oldukça fazla yer var; Retro torpido gözü, hemen altında geniş (günümüz) torpido gözü ve kol dayama.
Otomobilde geri görüş kamerası yok ancak park asistanı sayesinde bu küçük otomobili park etmek çok kolay.
Otomobillerde bulmakta zorlandığım kapı kilidi hemen sürücü kapısının üzerindeyken bir diğer takıldığım dörtlü flaşör hemen klimanın altına konumlandırılmış.
Tek kapı otomobillerde arkada oturmak bazen yorucu olabiliyor ancak Beetle’da durum tam da böyle değil. Kapılar oldukça geniş ve ferah rahat bir şekilde otomobile biniyor ve inebiliyorsunuz. Sadece otomobilin kapıları biraz ağır özellikle yokuşlarda kapıları açarken biraz zorlanabiliyorsunuz. Arkada diz ve baş mesafesi de oldukça rahat. Koltuklar katlanabilir ve otomobilin bagaj hacmi 310 lt.
Bu otomobille ben yaklaşık 500 kilometre yaptım bu yolculuğum boyunca inanılmaz bir keyif aldım. Otomobilin tutunması pençelerini asfalta geçirmiş bir kaplan gibi adeta. Ben bu otomobilden inmeyi gerçekten hiç istemedim. Gaz pedalından aldığım güç turbonun sesiyle beni benden alırken ön ve arka disk frenlerin verdiği güven beni otomobille biraz daha bütünleştiriyordu. Böylesine bir otomobilde açıkçası çok fazla ekonomi yapmadım ve 7.7 lt yakıt tükettim. Start – Stop sayesinde ve ekonomik bir sürüşle otomobilin verdiği genel 5,3 lt değerlerine yaklaşmanız mümkün olabilir.
Otomobilde; eğim kalkış asistanı, elektronik stabilizasyon programı (ESP), anti blokaj fren sistemi (ABS), elektronik fren güç dağılımı (EBD), elektronik defransiyel kilidi (EDL), elektronik motor çekiş kontrolü (MSR) ve elektronik patinaj önleme sistemi (ASR) standart olarak sunulmakta.
Aşkın farklı tanımları vardır dillerde. Benim aklıma ilk gelen tanım; aşk özel hissettirir insana, Dünya’da bir tek sen varmışsın gibi. Bu otomobil de öyle hissettirdi bana. İnanılmaz övgüler de duydum bizi yakıştıranlar da oldu J Ama kalbim hala başkasına ait. Beetle gerçekten çok özel bir otomobil, aşkımın yerini alması biraz güç ama kesinlikle çok fazla saygımı kazandı. 🙂
Beetle’ 67.496TL’den başlayan fiyatlarla sahiplerini bekliyor tercih edenlere ve edeceklere hayırlı olsun. 🙂
Avuçlarımdaydı kalbinin anahtarı, bir adımla her şey bambaşka olabilirdi. İçimden bir ses; kalbin başkasına ait dedi, tanımaktan ne çıkar ki diyerek kovdum onu. Ukala, iddialı, çekici, sportif kombinasyonu ilginç gelmişti ki, onu tanımaya karar verdim.
Rengi kırmızıydı. Bu renk sadece ona, bu kadar yakışabilirdi diye düşündüm. Sahi kırmızı neyin rengiydi.. Aşk rengiydi kırmızı, demiştim çok iddialı diye. İçi de dışı gibi aşk rengiydi. Bir renk, insanı bu kadar kendinden alabilir miydi ? Peki kalbimdeki aşkın yerini alabilir miydi ?
Günümüze kadar 21.5 milyondan fazla insanın aşkla sahip olduğu bir ruh o. Her ne kadar başkasına aşık olsam da, o ilk nesliyle geçtiği anda kalbimdeki ritmi değiştirmiyor değil. Adolf Hitler’in 1930’larda Porsche’nin yaratıcısı Ferdinand Porsche’den halkın kullanabileceği, çocuklu ailelere uygun, ucuz ve sağlam bir otomobil istemesiyle bir efsane, bir ikon doğdu. 1938 yılından 2003 yılına kadar üretilen ilk nesli, halk dilinde “Kaplumbağa” ya da “Vosvos” olarak bilinir.
21. Yüzyıl’da daha kaslı, daha sportif, daha gösterişli geri dönen Beetle’ın elimdeydi kalbinin anahtarı. Gerçekten bir efsaneyle göz gözeydim, beni büyüleyen Tornado Kırmızısı kalbimin ritmini değiştiriyordu. Daha fazla karşı duramadım ve kalbinin anahtarını yerleştirdim yerine. 7 ileri otomatik DSG şanzımanla kombine edilmiş 1.4 litre, 250 NM tork üreten, 160 beygirlik benzinli motoru, duruşunda ne varsa kanıtlar gibiydi ama sesi yetmezdi bütünleşmem gerekirdi. Bu otomobil hemen çocukluğumu hatırlattı bana. Üsküdar’ın en nezih semtlerinden biri olan Çiçekçi’de geçti çocukluğum. Yan apartmanımızda oturan bir ailenin sarı vosvosu vardı. O ailenin tatile çıkmasını dört gözle beklerdim. Otomobilin kaputunun altındaki bagajına yerleştirilen bavullar çok değişik gelirdi bana. (O ailenin bir ferdi eğer bu yazıyı okuyorsa selam olsun onlara 🙂 ) Tabi ki yeni Beetle önden çeker bir otomobil, bagaj klasik yerinde motoru da kaputun hemen altında. 🙂
Artık daha geniş bir gövdeye sahip olan Beetle’ın iri gözlerine ledler eklenince daha güzel bakar olmuş. Kasları biraz daha şişirilmiş, tasarımındaki şirin ifade hiç bozulmamış ama biraz daha yetişkin bir hal almış Beetle. Bence kadın erkek ayırmaksızın herkese hitap eden biri kendisi.
Koltuk ayarımı kolayca yaptım, elektrikli dikiz aynalarımı ve iç dikiz aynamı ayarladım, emniyet kemerimi de taktım ve düştüm yollara. İçeride beni gövde rengiyle bütün, ferah bir iç mekan karşıladı, hemencecik gözüme çarpan retro torpido gözü yüzümde kocaman bir gülümseme yarattı. Genellikle otomobile uyum sağlamak benim işim olur ama bu kez Beetle bunu kendisi yarattı. Kendisi gibi küçük direksiyonun tüm kontrolün bende olduğu hissiyatını yaratması birkaç saniye aldı sadece. Direksiyonundaki hissiyatı gerçekten çok beğendim beni otomobille bütünleştirdi adeta.
Önümdeki 3lü kadran ve yol bilgisayarı sade ve anlaşılır. İç mekandaki krom detaylar ve orta konsolun hemen üzerinde duran ilave 3lü yağ sıcaklığı, kronometre ve turbo basıncı göstergeleri çok şık ve otomobile içeride de sportif bir hava katıyor.
Orta konsola yerleştirilmiş 5” lik dokunmatik ekrana ulaşım gayet rahat ama bunu bir de direksiyon üzerinden kontrol etmek yolculuk sırasında dikkatinizin dağılmamasını sağlıyor. Türkçe destekli yol bilgisayarını da yine direksiyon üzerindeki tuşlardan kontrol edebiliyorsunuz. Dokunmatik ekranın hemen altında bulunan çift bölgeli klima sayesinde sürücü ve ön koltuktaki yolcu farklı sıcaklık ortamları yaratabiliyor. Otomobili kullanırken klimaya uzanmak da gayet rahat.
Küçük eşyalarınız ve içecekleriniz için oldukça fazla yer var; Retro torpido gözü, hemen altında geniş (günümüz) torpido gözü ve kol dayama.
Otomobilde geri görüş kamerası yok ancak park asistanı sayesinde bu küçük otomobili park etmek çok kolay.
Otomobillerde bulmakta zorlandığım kapı kilidi hemen sürücü kapısının üzerindeyken bir diğer takıldığım dörtlü flaşör hemen klimanın altına konumlandırılmış.
Tek kapı otomobillerde arkada oturmak bazen yorucu olabiliyor ancak Beetle’da durum tam da böyle değil. Kapılar oldukça geniş ve ferah rahat bir şekilde otomobile biniyor ve inebiliyorsunuz. Sadece otomobilin kapıları biraz ağır özellikle yokuşlarda kapıları açarken biraz zorlanabiliyorsunuz. Arkada diz ve baş mesafesi de oldukça rahat. Koltuklar katlanabilir ve otomobilin bagaj hacmi 310 lt.
Bu otomobille ben yaklaşık 500 kilometre yaptım bu yolculuğum boyunca inanılmaz bir keyif aldım. Otomobilin tutunması pençelerini asfalta geçirmiş bir kaplan gibi adeta. Ben bu otomobilden inmeyi gerçekten hiç istemedim. Gaz pedalından aldığım güç turbonun sesiyle beni benden alırken ön ve arka disk frenlerin verdiği güven beni otomobille biraz daha bütünleştiriyordu. Böylesine bir otomobilde açıkçası çok fazla ekonomi yapmadım ve 7.7 lt yakıt tükettim. Start – Stop sayesinde ve ekonomik bir sürüşle otomobilin verdiği genel 5,3 lt değerlerine yaklaşmanız mümkün olabilir.
Otomobilde; eğim kalkış asistanı, elektronik stabilizasyon programı (ESP), anti blokaj fren sistemi (ABS), elektronik fren güç dağılımı (EBD), elektronik defransiyel kilidi (EDL), elektronik motor çekiş kontrolü (MSR) ve elektronik patinaj önleme sistemi (ASR) standart olarak sunulmakta.
Aşkın farklı tanımları vardır dillerde. Benim aklıma ilk gelen tanım; aşk özel hissettirir insana, Dünya’da bir tek sen varmışsın gibi. Bu otomobil de öyle hissettirdi bana. İnanılmaz övgüler de duydum bizi yakıştıranlar da oldu J Ama kalbim hala başkasına ait. Beetle gerçekten çok özel bir otomobil, aşkımın yerini alması biraz güç ama kesinlikle çok fazla saygımı kazandı. 🙂
Beetle’ 67.496TL’den başlayan fiyatlarla sahiplerini bekliyor tercih edenlere ve edeceklere hayırlı olsun. 🙂